İnşaat sektörü tökezledi istihdamda düşüş oldu

Bursa İnşaat Müteahhitleri Derneği Başkanı Sabit Çakmak çoğunluk sanayici gibi 2010 yılına umutlu bakmıyor. İnşaat sektörünün ciddi büyüklükte bir kayıp yaşadığını ifade eden Çakmak, yap-sat modeliyle piyasaların hareketlendiğini söyleyenlerin büyük bir balon oluşturup, bu balonu sektörün üzerinde patlattıklarını savundu.

 

12.01.2010

Sercan USLUBAŞ Bursa İnşaat Müteahhitleri Derneği Başkanı Sabit Çakmak, inşaat sektörünün küresel krizdeki durumunu tüm ayrıntılarıyla anlattı. İnşaat sektörünün çok önemli bir istihdam alanı olduğunun altını çizen Çakmak, sektördeki tökezlemenin, ülkedeki istihdamı çok olumsuz etkilediğinin görüldüğünü vurguladı. “Bizler 2009 yılı başında Ankarada Türkiye Müteahhitler Konfederasyonu olarak yapmış olduğumuz toplantıda inşaatın Türk ekonomisindeki yerinin ne kadar önemli olduğunu vurguladık. İnşaattaki tökezlemenin, bu yap-sat için olabilir, kamu ihaleleri için olabilir veya özel sektör için olabilir, istihdama büyük etkileri olacağını bir çok defa söyledik ama maalesef bunu kimse dinlemedi ve kaale almadı. İşin gerçeği ne yazık ki bu. Dünyadaki ekonomik krizleri iyi analiz ettiğimizde 1930da Amerikadaki yaşanan büyük krizin çıkışının da inşaata dayalı ekonomik hareket ile gerçekleştiğini görürsünüz. Keza 1982de rahmetli Özal başa geldiğinde ilk politikası inşaata dayalı ekonomik büyümeydi, öyle de devam ediyor. Tayyip Erdoğan 2002de ilk geldiğinde yaptığı inşaata dayalı ekonomik büyüme modeliydi. Hepimizin bildiği gibi TOKİ denen bir oluşumla bu işe başladı. Otoyollara yatırım yapıldı. Cezaevleri gibi sosyal projelere yatırım yapıldı. Bunun yanında baraj ağırlıklı enerji yatırımları yapıldı. Bunların hepsi inşaata dayalı ekonomik büyümeydi. Niye inşaata dayalı ekonomik büyüme modeli tercih edilmeli sorusuna gelince, inşaatın yararlı en büyük faktörü, ithalatının sıfır olması. İnşaatta ithalat yüzde 5i asla geçmez. Bu da yüzde 95 hammadde üretiminin ülkemizde yapıldığı anlamına geliyor. Ayrıca inşaat sektörü tamamen insan gücüne dayalı olduğu için istihdamın çok iyi angaje olduğu ve bu anlamda tabana paranın birinci derecede yayıldığı bir sektördür. İşçi parayı alır ve gider mahalle bakkalından alışveriş yapar. Böylece para direkt olarak tabana yayılır. Bunun için inşaata dayalı ekonomik büyüme modeli dünyada vazgeçilemez bir faktördür ki Obama da seçildiğinde ilk iş olarak inşaat sektörü için 17 milyar dolarlık bir ekonomik büyümeden bahsetti. Şu anda da bunu uyguluyor. 2002de başlayan inşaata dayalı ekonomik büyüme nereye kadar geldi bilemiyorum. Genel anlamda cari açığı bilen insanlar, 2009da Türkiyede bir kriz olacağını bekliyordu zaten. Ama iktidarın şansınadır ki kriz dünyada patladı. Böylece iktidar, dünyadaki ekonomik kriz bana yansıdı dedi. Bu siyasi şanstır. Ama görünen köy kılavuz istemez. İnşaat korkunç derecede, yüzde 12-20 gibi büyümelerle beraber balon gibi büyüdü. Bunun patlayacağını hep beraber görüyorduk ve gerçekten de öyle oldu. 2002den sonra tarımda çalışan işçi istihdamı da inşaata kayınca köyden şehre göçle beraber inşaatta korkunç bir balon şiddeti oldu. Bu da patlayınca işler kötüye gitti. Şu anda Türkiyede resmi rakamlara göre yüzde 13 civarında olan işsizliğin pratik bir hesap yapıldığında bu oranın çok üzerinde olduğunu görürüz. Türkiyede resmi kayıtlarda 500 ila 600 bin arasında kahvehane vardır. 600 bin kahvehanede 50şer kişi oturduğunda 3 milyon insan yapar. 13 milyon işsizden bahsederken, bu kayıt dışı olan 3 milyonu da ekleyince bu yüzde 20lere vurur. Türkiyede şu anda minimum yüzde 20 işsiz var. Bu da taşınılabilir bir özellik değildir. Bu noktada bana göre çare, konut kredilerinin faizinin düşürülmesinde. Konut kredilerinde yüzde 1in altına kısmi olarak 24 aylarda çekildi ama bu da dünya normlarında faizlerin yıllık 1-2 olduğu bir noktada yıllık bileşikte yüzde 12 olması yine çok yüksektir. Artık Türkiye her gün yeni bir gündemle çalkalanıyor. O sebeple insanlar borçlanmaktan da korkuyor. İstikrarda sıkıntı var çünkü yarınını göremiyor kimse. Çok büyük fabrikalar akıl almaz biçimde kepenklerini kapatıyor. Bunların hepsini beraber düşününce konut sektörünün önünün tıkandığını görüyoruz.”



IMF tefecidir

“Ülkemiz ve dünya için, cari açık dengesine baktığımda 2010 ve 2011 yıllarından pek de umutlu değilim. Çünkü 2009 krizini atlatmak için başta Amerika olmak üzere büyük ülkeler korkunç derecede para bastı. Bunların ceremesini biz 2010 ve 2011de çekeceğiz. Türkiye bu kriz döneminde bana göre iyi yol aldı. Ama şu anda konjonktüre baktığımızda 2 yıllık bir stand-by anlaşmasından bahsediyorlar. Gönül ister ki borçlanmadan yolumuza devam edelim. IMFsiz devam edelim. Çünkü IMF ülkeler için iyi rüyalar görmez. Tefeci bir kuruluştur. Tefecinin kucağına düşmenin iyi olacağını düşünmüyorum. Ama görünürdeki durum Türkiyedeki bazı lobiler IMFnin kucağına düşmek için elinden geleni yapıyor. Böylece bu anlaşma imzalanacak gibi görünüyor. Bu anlaşma ile ancak bu 2 yıllık süreçte kısmi bir rahatlama sağlanabilir. Ama bu rahatlama kısmiden öteye geçemez. Bir çözüm yolu değildir.”



En ürkek inşaattır

“Kamu ihaleleri azaldı. Yap sat dediğimiz konutların, faizler yüksek olduğu için satış pazarı azaldı. Son dönemde insanlar pazarın ne kadar büyük olduğunu anlatsalar bile Bursadaki 3 büyük tapu dairesinin müdürüyle görüşüldüğünde gerçek rakamlar ortaya çıkıyor. Çünkü onların resmi verilerine göre satışların yüzde 80-90ında eş dost birbiri ile alışveriş yapıyor kredi ve ipotek koşullarıyla. Direkt satış yüzde 10ların daha da altında. Böyle bir ortamda hareketlenmeden bahsetmek mümkün değildir. İnşaatı yalnız başına düşünemiyorsun burada. Çünkü inşaat ekonominin bir parçasıdır. İnşaat sektörü ekonomide ilk ürkendir. İlk kapanan ve daralan, sonrasında da en son açılan sistemdir. İnsanlar ömürlerinde ortalama bir veya iki daire alıyor. Kamu yatırımlarının da daraldığını düşünürsek.. Bir de Bursada sanayi yatırımları var. Ekonomide gelişen daralma otomatikman sanayi yatırımlarını da durdurdu. Bu noktada da inşaat daralınca istihdam sayısında da mecburi bir azalmaya gidildi. Biz bu kriz ortamıyla ilgili 2008 yılının başlarından beri sesimizi yükseltiyoruz. Arz talep dengesinin anormal derecede şiştiğinden hep söz ettik. Bu öngörülerimizin hepsi geldi balon gibi şişen inşaatın üzerine çöreklendi ve sektör patladı. Öyle çok şirketi batan inşaatçı arkadaşımız var ki..”



Bankalar konut zengini olacak

“2009 krizle geçti. 2010 yılından ümitli olanların ben ümitli olmalarından ziyade hesaplarını daha sağlıklı yapmalarından taraftarım. Konut sektörüne baktığımızda rakamlar gerçekten dip noktalarda. Şu anda konut alımı yapacaklar için fiyatlar çok iyi durumda. Adamın alacağı dairenin fiyatının yüzde 10u bile elinde yok ama gidip kredi çekiyor. Daire satın alırken de insanlar ihtiyaçlarına göre hareket etmiyor ne yazık ki. İhtiyacı 90 metrekare olduğu halde hayalindeki 150 metrekarelik dairelere gözünü dikiyor. Bunun da sancılarını çekiyor ekonomimiz. Bankalar önümüzdeki günlerde bu kredili konutlar sayesinde gayrimenkul zengini olacak.” 

Varyap Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş da 2010 yılında teşvik bekleyen inşaat sektörünün yeni düzenlemeden menfi etkileneceğini kaydetti. Varlıbaş, "Zaten insanların konut almakta zorlandığı, kârları marjinal tutarak sektörün ayakta kalma pahasına çalıştığı bu dönemde, böyle bir uygulama, sektörün önünü tıkamış olur. İnşaatçının önünü açmak, Türkiye ekonomisi için iyi olur." dedi.