2012’nin lokomotifi şimdiden belli

2012’nin lokomotifi şimdiden belli

 

2011 yılının son günlerindeyiz.
Gayrimenkul sektöründe hareketli, tartışmalı ve göreceli de olsa bereketli bir yıl geçirildiği söylenebilir. 2001 yılı öncesine inen işsizlik oranlarında ve büyümenin dünyaya parmak ısırtacak noktaya gelmesinde bu hareketliliğin payı azımsanmayacak kadar çok.
Bu bakımdan 2011'in gayrimenkul sektörü için tüm olumsuz koşullara ve gelişmelere rağmen iyi bir yıl olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yeterli değil kuşkusuz. Ancak, konut ihtiyacı ülkemizde bir sorun olmaktan çıktığında "yeterli" diyebiliriz. Özellikle orta ve dar gelirli kesimlerde yaygın konut sorununun çözümlenmesi yalnızca metropollerde değil diğer kentlerde de sürdürülebilir bir konut üretimi sayesinde gerçekleşecek.
Ama her şeyden önce plânlı şehirler.
Sadece sağlıklı ve yaşanabilir konutlar üretmekle iş bitmiyor. O evlerde oturanların çevresiyle, sokağı, sosyal donatı alanlarıyla her türlü ihtiyaçlarının karşılanabildiği kentler yaratmak asıl amaç olmalı.
2011yılı içinde yapılan yasal düzenlemeler içerisinde belki de en önemlisi Yapı Denetim Yasasının tüm Türkiye'de yürürlüğe girmesi.
Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının halka açılma koşullarının basitleştirilmesi de gayrimenkullerin, bunlara dayalı projelerin, gayrimenkule dayalı hakların borsada işlem yapabilir hale gelmesine katkıda bulundu.
Kentsel dönüşüm ile ilgili diğer bazı yasal düzenlemelerin yapılması da 2011'in artı hanesine yazılabilir şimdiden. Ama bakanlıklar ile belediyeler arasındaki uygulama ve anlayış farklılıkların İstanbul'un siluetinin tartışılır hale getirdiğini de es geçmeyelim burada.
Sektörde işleri yavaşlatan majör gelişme, üretilen konutların tüketiciye ulaşmasında banka kredilerindeki faiz oranlarının yükselmesiydi. Müteahhitler, pratik zekâları ve esneklikleri ile ürettikleri konutları satabilmek için farklı pazarlama yöntemleri izlediler. Akla ve duygulara hitap eden kampanyalar karşılığını buldu.
Bazı kampanyalar ise inandırıcılıktan uzak olduğu için ilgi görmedi.
2011'in sektördeki panoraması genel hatlarıyla bu.
2012 zor bir yıl olacak. Öngörüldüğü üzere büyüme hızı düşecek. Ama yetkililer bunun minimum yüzde 4 olacağını açıklıyor. İyimser bir rakam mı? Belki.
Ama psikolojik faktörün de ne denli önemli olduğunu unutmayalım. Lokomotif yine inşaat sektörü olacak şüphesiz.